Sanat ve oyun…

Bu hafta yazımda sizlere “Sanat” ve “Oyun” kavramlarının çocuk gelişimi için öneminden kısaca bahsetmek istiyorum. Ancak bu kez yazımı sadece bir “Tiyatro ve Yaratıcı Drama Eğitmeni” olarak değil; aynı zamanda diğer uzmanlığım olan, bir “Sanat Tarihçisi” olarak ele almakta fayda görüyorum. Zira  “oyun” kavramı benim için çocuk gelişiminin ana arterini oluşturmuş ve “sanat ve oyun” hiçbir zaman birbirinden ayrılmaması gereken olgular olmuştur.

Ortaya çıkışı bakımından oyun, kültürden ve sanattan öncedir. Sanat üzerine yapılan birçok araştırma, sanatın doğuşu ya da ortaya çıkışı ilgili birçok görüşü bize sunmaktadır. Bu teoriler, kimi zaman sanatın psikolojik nedenlerle, kimi zaman “büyü” olgusu ile, kimi zaman ilkel insanın yaşadığı dünya ve evrene karşı duyduğu merak ve korkuyla ya da kimi zaman “oyun” kavramına bağlı olarak ortaya çıktığını savunmaktadırlar.

Oyun ve sanat gerçek hayatın yeniden yaratımıdır…

Sanat üzerine teorilerini geliştiren pek çok düşünür, sanatı bir taklit biçimi olarak ele almaktadır. Eğer sanat bir taklit ürünü olarak kabul edilirse; bu bize sanat ile oyun arasında ayrılmaz bir bağ olduğunu bize göstermektedir.

Bir çok araştırmacıya göre oyun eylemi neredeyse tüm canlılar için hayata, sosyal yaşantıya ve dış dünyaya hazırlanma sürecinde en gerekli eylemlerden biridir. Oyun ile insanlar ve hayvanlar dış dünyanın gerçekliklerinin bir yansımasını yaratarak hayata hazırlanırlar. Hayvanların yavruları ile ya da birbirleri ile oynadıkları oyunlar bu yönüyle bizlerin oyunları ile köken olarak aynı işleve sahiptir. Şimdi düşünecek olursak, oyun sayesinde çocuklar çevrelerinde gözlemlediklerini taklit ederek, onları yeniden yaşar ve bu sayede onları bekleyen sosyal hayata yönelik tavırlar oluştururlar. Bu bahsettiğim yeniden yaratma eylemi gerçek hayatın küçültülmüş bir taklididir onlar için. İşte bu yüzden bu taklit oyunlarının sonuna bir “gibi yapma” ya da “küçültme” eki getirirler belki de. Tıpkı; evcilik, doktorculuk, öğretmencilik oyunlarında olduğu gibi…

Oyun ve sanat onunla iletişim kuran tüm bireyleri özgürleştirir…

Oyun ile sanat arasındaki bir başka önemli benzerlik de şüphesiz her ikisinin de özgür ortamlarda ortaya konulabilmesidir. Eserini oluşturmaya çalışan sanatçı nasıl yaratım sürecinde kısıtlanmamalıysa; oyun sırasında çocuk da özgür bırakılmalı ve sınırlandırılmamalıdır. Tabii ki her sanat türünü ve akımını o sanatın “kuralları” belirler. Aynı zamanda oyunu oyun yapan en önemli şey de o oyunun “kurallarıdır”. Burada bahsettiğim kısıtlayıcı ya da engelleyici kurallar, dışarıdan konulan kurallardır. Dışarıdan konulan kurallar sanatın da oyunun da özgür olması gereken yapısını ortadan kaldırır.

“ Sanatta ve oyunda ortaya çıkan özgür tavır, yalnız sanatçıyı ve oyundaki insanı değil, onunla iletişim kurabilen bütün insanları da özgürleştirir. Çünkü oyun da sanat gibi, amacı kendi içinde olan bir davranıştır.”

Sanatta ve oyunda bir çıkar amacı yoktur…

Sanat ve oyun için bir başka ortak nokta da ne sanatta ne de oyunda bir çıkar amacı olmamasıdır. İşlev olarak evet, çocuk için geleceğe bir hazırlıktır oyun; ama çocuk oyunu geleceğe hazırlanmak amacı ile bilinçli bir şekilde oynamaz. Çocuk için oyun oynamanın amacı oyunun onu eğlence anlamında doyurmasıdır. Bu yönüyle sanat eserini yaratan sanatçı da eserini ortaya koyarken eserinin ne derece beğenilip beğenilmeyeceğini düşünmez. Onun için amaç kendini eseri ile ifade etmektir. Yaratma sanatçı için başlı başına bir amaçtır.

Oyun ve sanat, bireyin beğenilerinin gelişmesini sağlar…

Oyun ve sanat gerek çocukların, gerekse biz yetişkinlerin beğenilerinin ve zevklerinin gelişmesinde önemli bir araçtır. Çocuk oyunla gerçeği yeniden yaratarak doğruyu, yanlışı, iyiyi, kötüyü, güzeli, çirkini ve “estetik” kavramlarını öğrenir; bunları deneyimleme ve geliştirme fırsatı bulur. İşte bu nedenle sanatın ve oyunun eğitim içindeki önemi tartışılmaz bir gerçektir. Oyun ve sanat, çocuğun,  bireyin ve dolayısı ile toplumun gelişmesi için çok önemlidir. Bunun için hem anne babaların, hem de biz eğitimcilerin daha duyarlı davranmaları gerekmektedir. Çocuklarımıza gerek okulda ve gerekse okul dışında kendilerini özgür hissedebilecekleri ortamlar ve zamanlar yaratmalı; onları yaratıcılıklarını geliştirici oyunlara teşvik etmeliyiz.

Ve unutmamalıyız;

Özgür olmayan bir çocuk nasıl oyun oynayamazsa; özgür olamayan bir birey sanat ya da bilim yapamaz! Bir toplumu ileriye götürecek olan yegâne şey; özgür ve yaratıcı bireylerdir…

Sevgiyle, sanatla ve oyunla kalın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.