Aysel Ateş Abdullazade
Soğuk bir vazgeçiş...
Hani çok güçlü bir akıntıya karşı yüzmeye çalışırken birden vazgeçip kendini akıntıya bırakırsın ya, öyle bir rahatlıktı işte.
Dağa tırmandığın zaman yarıda bırakıp bir taş üstüne oturmaktı.
Ormanda kaybolup aniden yolu aramaktı. Bir yandan yolu ararken, bir yandan da bu azgınlıktan zevk almaktı.
İnsan sıkıntılarından zevk alır mı? Hazz duyar mı? Ben duydum. Gerçekten sıkıntılarım olmadığı zaman bir boşluk hissettiğim zamanlar oldu. Farkettim ki ben dertlerime bağımlı olmuşum, sorunlarıma bağımlılığım bana hazz vermişti.
Umutla devam edip bir anda herşeyden elini çekmekti. Bu eylem için zaman kavramı ne kullanılır bilmiyorum. Bir dakikada mı, bir saniye ya da bir salisede mi çekersin kendini herşeyden. Bilmiyorum işte.
Birgün valizini toplayıp çok sevdiğin yerden başka bir sevdiğin yere göç etmekti.
Tam bitti dediğin anda yeniden başlamaktı.
Zayıf olmamaktı, güçlü de olmak değildi ama.
Başarmak ya da başarmayı reddetmek, belki de başarıya karşı inancını yitirmekti.
Beklemekten sıkılmak, bir yandan da bekleyişi umuda çevirmekti.
Umutsuzluk değildi bu, vazgeçmekti...
Teslim olmaktı - hayallere, umutlara, aşka, hayata, hedeflere kendini bırakmaktı usulca.
Ben yaşadım diyebilmekti tüm amaç.
Tüm yollar tek bir yere çıkar - mücadeleden sonraki başarı sokağına.
Ve başarmak yaşamaktı...