Banu Pirinçcioğlu
TERK ETME!
Barınak tellerinin arkasında on yaşında bir cocker gördüm dün.
Tek kare bir fotoğraf. Sadece bakıyor. Kimine göre bu sıradan bir bakış. Abartacak bir şey yok.
Ama öyle değil. O sadece bir bakış değil.
Biliyorum çünkü benim kızım da bazen öyle bakar. Sadece bir bakış sandığınız şeyi ben duyarım ama.
Bakışlarıyla ne anlattığını duyarım.
Her bakışını ezbere bilirim. Ne diyor, ne anlatıyor, ne istiyor. Şaşırıyorlar bize. Nereden anladın şimdi diyorlar. Bunun eğitimi yok ki. Bu zaman içinde sizinle onun arasında oluşan bir ilişki. Anlamak isterseniz tabii. Duymak isterseniz duyuyorsunuz söylediklerini.
O barınaktaki çocuğun bakışlarını hemen tanıdım.
Diyordu ki; beni burada bırakma.
Korkuyorum. Evimi istiyorum.
O bakışları duyduğum için çok ağladım. Ben hiç tanımadığım bir köpek için ağladım. Ailesi olacak şeytan hiç arkasına bakmadan çıkıp gitti.
Asla anlayamam ve kimse de bana anlatamaz, beni ikna edemez.
Bu konuda kapalıyım. Siyah beyazım. Her konuda farklı bakış açım olur, empatim olur. Bu konuda olmaz. Herkesi affederim, hatasını bilip gören herkese kapımı açarım. Köpeğini mendil gibi atanı affetmem.
Bir bakışa takılıp kaldım ben. Tek kare bir fotoğraf beni kalbimden vurdu. O bakışı biliyorum ben.
İşim gereği seyahat etmem gereken zamanlarda kızımı sevdiklerime emanet ettim. Ya babama ya da kendimi emanet edecek kadar güvendiğim dostlarıma. Kapıdan çıkıp asansöre giderken her defasında bana bakışına vurulurdum. Durup öyle bakardı. Hadi al beni, seninle kalayım lütfen, gitmek istemiyorum.
Her gidişimde ağlardım. Sırf onu bir gün daha az üzmek için geceden gitmezdim. Toplantım sabahsa eğer sabahın beşinde kalkıp kör şafak uçağına binerdim.
Ve bir gün bile of demedim.
Nasıl bırakıyorsunuz? Hem de barınağa, buz gibi taşların üzerine.
Alıştığı evini elinden alıyorsunuz. Yemeklerini elinden alıyorsunuz. Sıcak yatağını elinden alıyorsunuz. Ona sağladığınız güven duygusunu yerle bir ediyorsunuz. Sevilip korunma hakkını elinden alıyorsunuz. Kimsiniz siz?
Bir ömür geçirmişsiniz. Sizi çok sevmiş, çünkü aksi mümkün değil. Hiç mi sevmediniz? İnsan evindeki köşe yastığını bile özler. Sizi çok sevmiş bir canlıyı nasıl sevemediniz?
Hastasınız siz. Zavallısınız. Çünkü duygunuz yok. Duygusuz, ruhsuz, cansız yaşıyorsunuz öylesine.
Yaşamınızı soğuk betonlar üzerinde, kimsesiz, korku içinde bitirmenizi dilerim. Hak ettiğiniz gibi yani.