Pınar Yeşiltay Sevim

Pınar Yeşiltay Sevim

“THE PLATFORM” - İSTEK İHTİYAÇ AYRIMI

“İnsanların bu deney sonucunda yemeklerini paylaşmasını öğreneceğini düşünen, düzenin içinde kaybolan ve özümüzü kaybettiğimiz ‘umut’un ve ‘iyilik’in temsili miydi? Ya da kendimizi kurtarmak ve her şeyin iyi olacağını düşünerek gerçek kötülüğün farkında olmadan düzene ayak uyduruşumuzun bir simgesi miydi? Bilemiyoruz…”

0-(6)-077.jpg
Sokağa çıkma yasakları ve sosyal izolasyon günlerinde ekmeğin, yemeğin, gezmenin, sevdiklerimizle vakit geçirmenin, bir işe gidebiliyor olmanın kıymetini anladık. Özellikle toplumsal sınıflar anlamında kendini çok yüksekte hissedenlerle, sosyal statünün en altında varlık gösterenler arasında insan olarak bir fark olmadığını, herkesin aynı oranda acıkıp aynı şekilde hastalanıp, ölüme eşit derecede yakın olduğunu gösterdi bizlere bu süreç.

Bugün sizlere Netflix’in çok izlenen filmlerinden “The platform”dan bahsetmek istiyorum.  Tıpkı günümüzdeki farkındalık düzeyinin yavaş yavaş artması gibi “insan olmanın erdemi ve toplumsal sosyal statülerin yarattığı felaketi” anlatan, psikolojik alt yapısı olan bir distopia. 

Filmde günümüz dünyasındaki sosyal statüleri ve sınıfları anımsatan dikey bir platformda gözlerini açıyor kahramanımız. Platformun kaç katlı olduğunu filmin başında bilemesek de 250 nin üzerinde katın bulunduğu bu platform yukarıdan aşağıya doğru insanoğlunun açgözlülüğünü ve ihtiyaç yerine istek ve arzuları doğrultusunda hareket etmelerini konu alıyor.

Kocaman bir platformun üzerine tüm platform katmanlarındaki herkese yetecek kadar yemek hazırlanarak platformlar arasında ilk sıradan en son sıraya doğru belli sürelerle hareket ettiriliyor. İlk seviyede yer alanlar dilediklerince tüketirken belli bir seviyeden sonra kimseye tüketecek yemek kalmıyor çünkü ilk 50 seviyedeki kişiler yemekleri hoyratça tüketiyor, ihtiyaçlarından fazla besleniyor ve kalan yiyeceklere de hoyratça davranıp dağıtıp döküyorlar.

0-(7)-067.jpg

Sosyal bir birlikteliğin, kendisinden sonraki kişileri düşünmeyen bir düzenin varlığından söz etmek mümkün platformda. En altlarda yer alan platform üyeleri ise açlıktan ölmemek için belli bir süre platform katındaki arkadaşlarının etlerini tüketmek yani “katil” olmak zorunda kalıyorlar yaşamak için. Sadece hayatta kalma mücadelesi insanları vahşileştiriyor, platformun üst katındakilerin ihtiyaç fazlası tüketimleri alt kattakilerin kimlik kayıplarına, yaşam savaşlarına dönüşüyor.

Oysa kıt kaynaklar herkes için yeteri… 
Herkes sadece ihtiyaç duyduğu kalori miktarınca beslense, platformda ölüm, karmaşa, vahşilik ya da barbarlık kalmayacak aslında. Tıpkı dünyamızın kıt kaynaklarını paylaşmadaki adaletsizliği anlatmıyor mu sizce de?

0-(5)-098.jpg

Sanki bizler sadece yaşamak için yemeye başladığımız, gösteriş ve lüksten az da olsa el çekmek zorunda kaldığımız ve aşırı tüketimimizi törpülediğimiz şu günlerde sosyal adalete biraz daha yaklaşır olduk, ne dersiniz?

Artık gideceğimiz gösterişli ultra lüks tatil beldeleri, ünlü gece  kulüpleri, elimizde koskocaman karton poşetlerle dolaşacağımız avm vitrinleri, her saniyesini görüntülemekten lezzetini alamadığımız ama paylaşmanın hazzını yaşadığımız lüks ve pahalı restaurantlar yok. Bırakın yukarıda saydığım ayrıcalıkları, virüs kapmış olmaları halinde sizinle teK bir kez bile aynı standartları yaşamamış olan diğerleri ile aynı hastane koridorlarında bekliyoruz yakınlarımızı, aynı mezarlıklara defnediyor aynı toprağa emanet ediyoruz sevdiklerimizi.

Öyleyse neden bunca “salt ben” bakışı, neden platformun (dünyanın, ülkenin) diğer katlarında yaşayanları görmezden gelişimiz?

Bizlerin çocuklarımıza bırakmamız gerken en önemli alışkanlıklardan biri de istek ve ihtiyaç ayrımı yapabilmek olmalı bence. Tüketirken salt kendini düşünmemeyi, ihtiyacı olduğu kadarını tüketmeyi öğrenmeli ki çocuklarımız, platformlar arasındaki uçurum daha fazla açılmasın. Daha bencil, daha doyumsuz, daha vahşi bir dünya istemiyorsak bu duyarlılığı bir an önce göstermek zorundayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum